İngilinizce Deyimler


1)   Pushing up the daisies: Nalları Dikmek. 

-Dead and buried.


2)   Not be worth damn: Beş para etmemek.

-  Hiçbir değeri ve geçerliliği olmamak.


3)   Damned if you do and damned if you don't: Aşağı tükürsen bıyık yukarı tükürsen sakal. (s.71)

-Bazı durumlarda ne yaparsanız yapın eleştirilere neden olabilir.



4)   Do (or try) your damnedest: Dişini tırnağına takmak.

-Bir şey yapmak için elden gelenin en iyisini yapmak veya denemek. 

5)   Put a (or the) damper (or dampener) on: Burnundan getirmek.

-Birisi ya da bir şey üzerinde karartıcı, bastırıcı ya da engelleyici bir etkiye sahip olmak.

 

6)   Dance attendance on: Bir dediğini iki etmemek.

-Tüm ihtiyaçlarını veya isteklerini yerine getirerek birini memnun etmek için elinizden geleni yapmak.


7)   Dance to someone's tune: Bir dediğini iki etmemek.

-Birinin talep ve isteklerine tamamen uymak.


8)   Lead someone a (merry) dance: Canından bezdirmek.

-Birine büyük sıkıntı veya endişe vermek.


9)   Get your dander up: Küplere binmek.

-Kendini kaybetmek; sinirlenmek.


10)   A dark horse: Yere bakan yürek yakan.

-Hakkında çok az şey bilinen bir kişi, özellikle bir rakip.


11)   Not someone's day: Gününde olmamak.

-Birinin bir gün üst üste talihsizlik yaşadığını ifade etmek için kullanılır.


12)   That will be the day: Dişini kırmak.

-Bir şey olması pek mümkün değildir.


13)   See daylight: Tünelin sonundaki ışığı görmek.                       44

-Daha önce şaşkın ya da belirsiz olanı anlamaya başlamak.


14)   Dead as a (or the) dodo: Tarihe karışmak.

--1) Artık varlığını sürdürmemek, 2) artık etkili, geçerli veya ilginç olmamak.


15)   Dead men's shoes: Ölmeden mezara koymak.

-Muhtemel bir halef tarafından imrenilen, ancak sadece bir kişinin ölümü üzerine mevcut olan mülk veya pozisyon.


16)   Make a dead set at: Kancayı takmak

-  Sevgi kazanmak için kararlı bir girişimde bulunmak


17)   Fall on deaf ears: Kulak ardı etmek.

-  (Bir ifadenin veya isteğin) başkaları tarafından yok sayılması.


18)   At death's door: Bir ayağı çukurda olmak.

-  Öylesine hastasın ki ölebilirsin.

19)   Not playing with a full deck: Tahtası eksik (olmak).

-  Zihinsel olarak yetersiz olmak.


20)   Go off (or go in off) the deep end: Tepesinin tası atmak

-  Hemen öfkelenmek veya heyecanlanmak.


21)   Jump (or be thrown) in at the deep end: Balıklama atlamak.

-  Az bir deneyimle zor bir problemi üstlenmek.


22)   Out of your depth: Boyunu aşmak.

-Yetenek veya bilgi eksikliği nedeniyle baş edememek.


23)   Have designs on: Gözü olmak.

-Özellikle gizli bir şekilde arzulanan bir şey elde etmeyi amaçlamak.


24)   Between the devil and the deep blue sea: İki arada bir derede kalmak.

-   İkilem içinde olmak, eşit derecede tehlikeli iki alternatif arasında sıkışıp kalmak.


25)   The devil's in the detail: Şeytan ayrıntıda gizlidir.

-Bir maddenin ayrıntıları onun en zor ya da sorunlu yönüdür.